top of page

Tarihimiz

mektebi mülkiye

Mülkiye Tarihi

Mülkiye tarihi, 1859 yılında İmparatorluğun kötü giden durumunu düzeltmek için batılı, çağdaş sistemin kurulması ve bu yeni sistemi yürütecek idarecilerin yetişmesi amacıyla Mekteb-i Fünun-u Mülkiye’nin açılışı ile başlar. Dönemin padişahı Abdülmecit’tir. Daha sonra ise padişah II. Abdülhamit’le sorunlu bir ilişki içinde olan okul, Mekteb-i Mülkiye-i Şahane adını alır. İlk kez yabancı öğrenciler bu dönemde Mülkiye’ye gelirler. 


Beden eğitimi ve spor dersleri başlar, okul binası Yıldız’a  taşınır. II. Meşrutiyet’le gelen İttihatçıların aldığı bir kararla  Okul kapatılır. Bu dönemde kurulan Müdavimin-i Mülkiye  Cemiyeti Türkiye’de kurulan ilk öğrenci cemiyetidir. 

I. Dünya Savaşı’nın ilk üç yılında Mülkiye kapalı kalır. Bu arada okulun adı Mekteb-i Mülkiye olmuştur. 

Talat Paşa’nın çabalarıyla okul tekrar açılır. Kurtuluş Savaşı başlamadan 17 yaşında bir Mülkiye öğrencisi Cemal Edhem Yeşil, Mülkiye Marşı’nı yazar. Kurtuluş Savaşı sonrasında Mülkiye Mektebi, Cumhuriyet memurları’nı yetiştirme görevini üstlenir.

 

Mülkiye’nin 76. kuruluş yıldönümünde okulun adı Siyasal Bilgiler Okulu olur. Atatürk dil devrimine uyarak, Mülkiye Mektebi’nin de adını değiştirmiştir. 1936’da okul Ankara’ya Cebeci’deki yeni binasına taşınır, bu bina kuruluşundan itibaren 9. binasıdır.  

1940’lar üniversitelerin yeniden örgütlenme yıllarıdır. 1949’da Siyasal Bilgiler Okulu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi olur. 


1950 1960 dönemi  fakülte öğretim üyelerinin ve öğrencilerinin ülke siyasi yaşamında etkin rol almalarına  sahne olur. Mülkiye tarihine "Kanlı Cuma" olarak geçen  29 Nisan 1960'ta birçok öğrenci ve öğretim üyesi yaralanır, fakülte binası büyük ölçüde tahrip olur.


1960’ı  takibeden yılarda  okulda "İnek Bayramları" geleneksel hale gelir. 1970’lerde Mülkiye, dönemin siyasi iktidarına karşı saflarda yerini alır. Bu yıllarda okul “Solcu  Mülkiye”  olarak tanınır. 

 

1976 -1980’li yıllar, Mülkiye öğretim üyeleri ve öğrencileri açısından  zor günlerin yaşandığı, beş öğrencisini  kaybettiği  dönemdir. 

1980 sonrasında ise Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde eğitim, Kamu Yönetimi, Uluslararası İlişkiler, Maliye, İşletme, İktisat, Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler bölümleri olmak üzere 6 bölüm olarak düzenlenir. 1981'de Sosyal Politika Enstitüsü kurulan Fakültede, 1989-1990 öğretim döneminden itibaren isteğe bağlı yabancı dil hazırlık sınıfı uygulaması getirilmiştir.

1990’lar Türkiye’nin internetle tanıştığı, kişisel bilgisayar kullanımının artmaya başladığı yıllar olarak bilinir. Bu gelişmeden Mülkiye de payını almıştır. Okula öğrencilerin kullanımı için bilgisayar salonu kurulmuş, İnternet altyapısı hazırlanmış ve SBF Kütüphanesindeki tüm yayınları gösteren katalog elektronik ortama taşınmıştır. 1943 yılından buyana yayın hayatını sürdüren ve Türkiye’nin en köklü süreli yayınlarından biri olan SBF dergisi Hakemli Dergi statüsüne taşınmıştır.
 
2000’li yıllar Mülkiye’nin 150. Kuruluş yıldönümünün kutlanacağı 2009 yılına kadar, Okulumuzun tarihi ve geçmişi hakkında önemli faaliyetlerin yapıldığı yıllardır. Bu dönemde Fakültenin Sütunlu Salonunda bir SBF müzesi oluşturulmuş, Okulumuzun ikinci ve üçüncü katlarında okulumuzun yakın tarihine ilişkin fotoğraflar sergilenmeye başlamış, Okulumuzun tarihine ilişkin belge, kayıt, anı, eşya türü materyaller objektif tarihçilik usulleri çerçevesinde toplanmaya ve sergilenmeye başlamıştır. 2009 yılında ise okulumuzun 150. Yaşı coşku ile kutlanmıştır.

Mekteb-i Mülkiyye Mezunları

Mülkiyeliler Birliği Tarihi

1946 yılında kurulan Mülkiyeliler Birliği, Mülkiye mezunlarının kurduğu üçüncü dernektir. Mezunların kurdukları ilk dernek, Ağustos 1908’de İstanbul’da kurulan Mekteb-i Mülkiyye Mezunları İttihad ve Teavün Cemiyeti (Mülkiye Mezunları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği)’dir. İkincisi ise, Aralık 1921’de yine İstanbul’da kurulan Mülkiye Mezunları Cemiyeti’dir. 

Mülkiyeliler Birliği ise 1943 yılı mezunları Ahmet Alpaslan, Asaf Kemal Aydar, Cevdet Özden, Cemal Tekinel, Faruk Aker, Halit Tokullugil (Hasar), Halit Işıl, Hüsamettin Kılıç, Hayri Öncel, Naci Erten, Naci Tibet, Rahmi Tuncağıl, Sadettin Atay, Süleyman Sırrı Agun, Selahattin Akalın, Turhan Energin, Ziya Eralp ve Zeki Toker tarafından kurulur. 

Mülkiyeliler Birliği İstanbul Şubesi ise 1965 yılında; Hasan Tongaoğlu, Erdoğan Aliveren, Haydar Şayıroğlu, Kadir Öztürk, Celal Tüfekçi, Muammer Kösebay ve Nejat Akyüz tarafından kuruldu.

mustafa-kemal-ataturk

Atatürk'ten Mülkiyeliler'e

Atatürk, İsmet İnönü'ye 1935 yılı Aralık ayında gönderdiği telgrafında şöyle diyor:

"Yıldönümlerini kutlamak için Siyasal Bilgiler Okulu diplomalıların beni anarak toplantıya başlamış bulunduklarını bildiren telefon yazınızı aldım. Birdenbire duygumu tahlil edemedim. Bunun için Siyasal Bilgiler Okulu diplomalıların sözleri üzerinde bütün dikkatimi kullanarak düşünmek lüzumunu hissettim. Bunlar kimlerdi? Fazla düşünmeye hacet kalmadı. Derhal bildim ki bana içten sevgilerini haykıranlar, yarım asırdan beri Büyük Türk Ulusu'nu tam anlamı ile millet olmasına çalışan, modern bir Türk Devleti kurmak için insanlık fedakarlıklarının hiçbirini esirgemeyen; kültür, idare, intizam ve devlet adamlığını en son ilmi telakkilere göre tebellür ettirmeye çalışmış ve çalışan yüksek değerde arkadaşlarımdır.

İşte bu intibayı kendi kafamda ve vicdanımda duyduktan sonradır ki, telefonunuzun birinci satırının sonundaki dalgınlık aydınlandı. 

Ben, İsmet İnönü'nün karşısında bulunmakla mutlandığı görevden manen değilse bile maddeten uzak kalmış olmaktan teessür duymadığımı söyleyemem. Ancak, şununla müteselliyim ki; senin; hakikatı, asaleti, Millet ve Devlet için gönüllüleri, ateşlileri benim kadar ve belki de benden daha parlak görür olduğunu bildiğimdir. Onun için, rica ederim söyleyiniz o arkadaşlara ki, bu devletin en aşağı yetmiş sene evvelki halini içlerinde bulundurmaktadırlar ve yine İnönü'de, Sakarya'da, Dumlupınar'da çocuk olarak yaşamış ve yüksek manalı, kafiyeli, Devlet ve Millet mefhumunu anlayarak yetişmişlerdir. İşte onların hepsine söyleyiniz ki, şimdiye kadar yaptıkları temiz ve Türklüğe layık olabilen işleri dolayısı ile kendilerine minnetle mütehassisim. Fakat yine o arkadaşlara söyleyiniz ki, Türk Milleti'ne, Türk Cumhuriyeti Devletine karşı yapmaya mecbur olduğumuz görevler bitmemiştir ve bitmeyecektir. 

Bu dünyadan göçerek Türk Milleti'ne veda edeceklerin, çocuklarına, kendinden sonra yaşayacaklara son sözü şu olmalıdır : 

"Benim, Türk Milleti'ne, Türk Cumhuriyeti'ne Türklüğün istikbaline karşı ödevlerim bitmemiştir. Siz onları tamamlayacaksınız. Siz de, sizden sonrakilere, benim sözümü tekrar ediniz."

Bu sözler ferdin değil, bir Türk ulusu duygusunun ifadesidir. Bunu, her Türk, bir parola gibi kendinden sonrakilere mütamediyen tekrar etmekle son nefesini verecektir. Türk ulusunun nefesinin sönmeyeceğini, O'nun ebedi olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur. 

11 Aralık 1935 
K. Atatürk

bottom of page